Sosyal ve Ekonomik Hayat

Türklerde toplumun en temel birimi OGUŞ ‘tur ( Aile ). Oguşlar, kan bağı esasına dayanan baba erkil bir yapıdır. Oguşlar, URUG’u ( soy = aileler birliği ) oluşturmaktadır. Uruglar, BOYLARI ( Bod = Kabile ) oluşturur. Boylar, başında beyleri bulunan iç dayanışması, hak ve adaletli yapısıyla siyasi bir teşkilattır. Boylar Birliğine ise BUDUN ( Millet ) denir ve Hakan tarafından yönetilir.

               Türklerde aile, kalabalık olmayıp küçük aileler şeklinde ortaya çıkmıştır. Göçebe yaşantı Türk toplumunda büyük ailelerin oluşmasını engellemiştir.

Uygurlara kadar Türkler, tabiat koşullarına bağlı olarak yarı göçebe bir hayat tarzını benimsemişlerdir.

Yaylak – kışlak hayatı yaşayan Türkler, keçe çadırlarda yaşamışlar ve daha çok hayvancılıkla uğraşmışlardır. Yerleşik hayata geçilmesi ölçüsünde çadırlardan vazgeçilmiş ve Uygurlar döneminde iki katlı beyaz badanalı evlerde oturmaya başlamışlardır.

                Türk toplumunda halk hür ve sınıfsızdı. 

Başarılı olan bir kişi en üst görevlere kadar çıkabilirdi, Toplum sınıflara ayrılmadığından dini ve ekonomik eşitlik sağlanmıştır Türklerde toprağa bağlı soyluluk anlayışının ( feodalizm ) ve savaşlarda elde edilen esirlerin göçebe yaşam tarzında çalıştırılmaya elverişli olmaması köleci sistemin ve KÖLE sınıfının oluşmasına engel olmuştur.
                 Türklerde bağımsızlık duygusu çok güçlü olduğundan savaşçı ve planlı bir toplum yapısı vardı. Tek kadınla evlilik esası vardı. 

Kadın – erkek eşitliğinin olduğu Türk ailesinde, kadınlar da aile ve toplum hayatında söz sahibiydi. Çocuklar ( kız – erkek ayırt edilmeksizin ) küçük yaştan itibaren askeri bir eğitime ( at binme, ok ve yay kullanma )  tabi tutulurdu. 

Bir başarı, cesaret, kahramanlık göstermeden ad konulmazdı. Kimi zaman günlerce sürek avları düzenlenirdi.
                 Türkler, dinsel ve ulusal ( baharın gelişi Nevruz Bayramı gibi ) önemi olan günleri ulusça kutlarlardı. Kağanlar ve beyler de zaman zaman büyük şölenler düzenlerlerdi. Böylece Türkler arasında dayanışma ve yardımlaşma duygusu gelişirdi. Bu şölenlerde at yarışları düzenlenir, şarkılar söylenir, kadın ve erkekler bir arada yemekler yer ve müzik eşliğinde dans edilir ve eğlenilirdi.

                   Göçebe yaşam tarzının sonucunda:

·         Yazıyı geç kullanmışlardır ( Kutluk Devleti’ne kadar ),
·         Tabiat koşullarına karşı dayanıklı ve mücadeleci olmuşlardır,
·         Askerlik alanında başarılı ( teşkilatçı ) olmuşlardır,
·         Atı, binek hayvanı olarak kullanmışlardır ( eyer, üzengi, gem ve nalı kullanmışlardır ),
·         Bağımsızlıklarına düşkün olmuşlardır,
·         Taşınabilir eserler ( el sanatları ) yapmışlardır,
·         Sözlü hukuk-Töre geçerli olmuştur. ( Uygurlara kadar )
·         Ceket, pantolon, çizme, börk, kemer gibi kıyafetleri kullanmışlardır,
·         Yoğurt, kavurma, kımız gibi yiyecekleri yapmışlardır. 

Eski Türkler, yaşadıkları yerlerin iklimi yeryüzü şekillerinden dolayı daha çok hayvancılıkla uğraşmışlardır. Genellikle at, koyun, keçi, deve, sığır gibi hayvanları yetiştirmişlerdir. At, ulaşımda, orduda, spor faaliyetlerinde kullanılmış, Türklerin yaşamlarında vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Türkler, hayvanlarını beslemek için yaylak ve kışlak arasında göçebe biçiminde yaşamaya zorlanmıştır. Yetiştirdikleri hayvanlar ve bunlardan elde ettikleri ürünlerle hem kendi ihtiyaçlarını karşılarlar hem de ticaret yaparlardı. Türkler elverişli olan bölgelerde tarımla da uğraşmışlardır. 

              Hunlardan itibaren ticaretin önemini anlayan Türklerde dış politikanın esasını İpek Yolu’na egemen olma siyaseti oluşturmuştur. Türkler ticareti geliştirmek için komşularıyla antlaşmalar yapmışlar, yabancı tüccarlara kolaylık sağlamışlar ve ticaret yollarının güvenliği için seferler düzenlemişlerdir. Orta Asya’da kurulan devletlerin askeri ve ekonomik güçleri, büyük ölçüde ticaret yollarını ellerinde tutmalarına bağlıydı. Türkler, İpek Yolu’nu ellerinde bulundurdukları sürece Orta Asya siyasetinde söz sahibi olmuşlardır.
               Gök Türk ve Uygurlar zamanında, hayvan karşılığında Çin’den ipek alınırdı. İpek, Orta Asya’da değerli bir ticaret malı haline gelmiş ve ticari bir değişim aracı olmuştur. İpeğin batıya taşındığı ticaret yolları  İPEK YOLU ‘olarak adlandırılmış ve bu yollar üzerinde bulunan ülkeler büyük karlar elde etmişlerdir.  Türkler ayrıca yaptıkları at koşum takımları ve silahları da komşu ülkelere satmışlardır.
                İpek Yolu’nun yanında Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Ural, Sibirya ve Altaylar üzerinden Çin’e giden yolaKÜRK YOLU deniliyordu. Türkler bu yolun üzerinde de olduklarından sansar, samur, kunduz, vaşak gibi av hayvanlarının kürklerinin de ticaretini yapıyorlardı.
                 Hayvancılık, tarım ve ticaretin dışında, savaşlarda elde edilen değerli eşyalar, bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler de diğer gelir kaynakları arasında yer alıyordu.
                 Türgişlere kadar para yerine daha çok üzeri resmi damgalı ipek parçaları kullanılmıştır. Türgişlerle beraber para kullanılmaya başlanmıştır.
                 Tarımla birlikte işgücü ihtiyacının artması Türklerde de sınıflaşmayı getirmiştir.

Sosyal ve Ekonomik Hayat” için bir yanıt

Yorum bırakın